Şifa Kaynağı Termal Su


Termal Suyumuz

 

Tesisimizin termal su incelemesi Ankara’da bulunan Türkiye Halk Sağlığı Laboratuvarı tarafından yapılmış, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Tıbbi Ekoloji ve Hidroklimatoloji Bölüm başkanı Prof. Dr. Müfit Zeki KARAGÜLLE tarafından raporlanmıştır. Suyumuz bakteriyolojik anlamda “kusursuz” olarak değerlendirilmiş, muhteviyatında bulunan ve üçüne birden dünyada ender rastlanan silisyum, florür ve kükürt mineralleriyle “özel” su olarak nitelendirilmiştir.

 

 

Dr. Bilge Hilal Çadırcı Roportaj

Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinde (GOÜ) Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Doç. Dr. Bilge Hilal Çadırcı Sulusaray ilçesinden çıkan kaplıca suyunun içindeki maddenin deri kanserini iyileştirdiğine yönelik araştırmalar yapıyor.

GOÜ Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesinde görev yapan Doç.Dr. Bilgi Hilal Çadırdı Sulusaray ilçesinde kaplıca sularındaki maddenin egzamaya ve romatizmaya iyi gelmesi dolayısıyla araştırmaya başladı. Çadırcı, sudaki etken maddeden yola çıkarak 1.5 yıl boyunca yaptığı araştırma sonucu deri kanserinde kanserli hücrelerin kaplıca suyunun etkisiyle öldüğünü tespit etti.

Çalışmanın bölgede bir çok kaplıca bulunmasına ve halk arasında birçok hastalığa kaplıcalardaki suların iyi geldiğine inanılmasına rağmen bu konuda bilimsel bir veri olmaması üzerine başlatıldığını söyleyen Çadırcı, projenin TUBİTAK destekli olarak söylentilerin gerçekliğini araştırmak üzere hayata geçirildiğini dile getirdi.

“Suyun çıkışından örnekler aldık”
Bölgede pek çok kaplıca bulunduğunu ve bu kaplıcaların romatizma egzamaya iyi geldiğinin bilindiği ifade eden Çadırcı, “Ama bununla ilgili bilimsel bir çalışmaya biz rastlamadık. Bu söylentilerin gerçekliğini araştırmak için başladı bu proje. ’Eğer dedik bu kaplıcalar, egzamaya ya da deri hastalıklarına iyi geliyorsa, bunun içerisinde bir etken madde olmalı’ diye düşünerek bir proje kurguladık, hipotez kurduk. Ve çalışmamıza başladık. Sulusaray kaplıcalarından su örneği alarak, çıkış suyundan örnekler olarak çalışmaya başladık. Yaklaşık olarak 1.5 sene süren çalışmamızın sonucunda gerçekten de deri kanserine, melenoma dediğimiz deri kanserine iyi geldiğini, özellikle Sulusaray kaplıcasında bulunan bazı etken maddelerin iyi geldiği, Sulusaray kaplıcasının da artı oradaki tuzların ve minerallerin melenoma hücrelerini öldürdüğünü gördük. Melenoma hücresi nedir? Melenoma hücresi kanser hücreleri. Kanser hücrelerine buradan iyi geldiğini yani kanseri öldürdüğünü anlayabiliyoruz” dedi.
Kaplıcalardan elde edilen bilgilerle bir ilaç geliştirilebileceğinin de müjdesini veren Çadırcı, bu süre zarfından insanların bu kaplıcaları ziyaret edebilecekleri tavsiyesinde bulunarak,”Bizim çalışmamızın amacı bu etken maddeyi elde edip kaplıcadan bir ilaç geliştirmek üzere bir kurgu yaptık biz. Ama tabi ki ilaç geliştirilinceye kadar, biliyorsunuz ilaç geliştirilmesi için pek çok zaman gerekiyor, pek çok deneyden geçmesi gerekiyor. Biz ilacı geliştirene kadar kaplıcamız ziyaret edilebilir” diye konuştu.

1 buçuk yıldır sürdürdükleri araştırmanın dünyada bir ilk olduğuna da dikkat çeken Çadırcı, daha önce yapılan çalışmaların kaplıca sularının fizyolojik özellikleriyle alakalı olduğunu ifade ederek, “Etken madde araştırması üzerine herhangi bir çalışma yok. Genelde fizyolojik özellikleri üzerine çalışılmış. İşte neye iyi gelebilir, sıcaklığındandır, mineral tarzındadır şeklinde çalışmalar var. Mevcut hala başka üniversitelerde de bu konuyla ilgili birimler de var. Ama etken maddenin ne olduğuna dair herhangi bir çalışma dünya çapında biz rastlamadık” şeklinde konuştu.

 
 

Bu analiz sonuçlarına göre su örneği bakteriyolojik yönden temiz ve kusursuz bulunmuştur. Bu haliyle hertürlü sağlık amaçlı kullanıma uygundur.

 

Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesinde (GOÜ) Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Doç. Dr. Bilge Hilal Çadırcı Sulusarayda çıkan kaplıca suyunun içindeki maddenin deri kanserini iyileştirdiğine yönelik araştırmalar yapıyor.

GOÜ Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesinde görev yapan Doç.Dr. Bilgi Hilal Çadırdı Sulusaray kaplıca sularındaki maddenin egzamaya ve romatizmaya iyi gelmesi dolayısıyla araştırmaya başladı. Çadırcı, sudaki etken maddeden yola çıkarak 1.5 yıl boyunca yaptığı araştırma sonucu deri kanserinde kanserli hücrelerin kaplıca suyunun etkisiyle öldüğünü tespit etti.

Çalışmanın bölgede bir çok kaplıca bulunmasına ve halk arasında birçok hastalığa kaplıcalardaki suların iyi geldiğine inanılmasına rağmen bu konuda bilimsel bir veri olmaması üzerine başlatıldığını söyleyen Çadırcı, projenin TUBİTAK destekli olarak söylentilerin gerçekliğini araştırmak üzere hayata geçirildiğini dile getirdi.

“Suyun çıkışından örnekler aldık”
Bölgede pek çok kaplıca bulunduğunu ve bu kaplıcaların romatizma egzamaya iyi geldiğinin bilindiği ifade eden Çadırcı, “Ama bununla ilgili bilimsel bir çalışmaya biz rastlamadık. Bu söylentilerin gerçekliğini araştırmak için başladı bu proje. ’Eğer dedik bu kaplıcalar, egzamaya ya da deri hastalıklarına iyi geliyorsa, bunun içerisinde bir etken madde olmalı’ diye düşünerek bir proje kurguladık, hipotez kurduk. Ve çalışmamıza başladık. Sulusaray kaplıcalarından su örneği alarak, çıkış suyundan örnekler olarak çalışmaya başladık. Yaklaşık olarak 1.5 sene süren çalışmamızın sonucunda gerçekten de deri kanserine, melenoma dediğimiz deri kanserine iyi geldiğini, özellikle Sulusaray kaplıcasında bulunan bazı etken maddelerin iyi geldiği, Sulusaray kaplıcasının da artı oradaki tuzların ve minerallerin melenoma hücrelerini öldürdüğünü gördük. Melenoma hücresi nedir? Melenoma hücresi kanser hücreleri. Kanser hücrelerine buradan iyi geldiğini yani kanseri öldürdüğünü anlayabiliyoruz” dedi.
Kaplıcalardan elde edilen bilgilerle bir ilaç geliştirilebileceğinin de müjdesini veren Çadırcı, bu süre zarfından insanların bu kaplıcaları ziyaret edebilecekleri tavsiyesinde bulunarak,”Bizim çalışmamızın amacı bu etken maddeyi elde edip kaplıcadan bir ilaç geliştirmek üzere bir kurgu yaptık biz. Ama tabi ki ilaç geliştirilinceye kadar, biliyorsunuz ilaç geliştirilmesi için pek çok zaman gerekiyor, pek çok deneyden geçmesi gerekiyor. Biz ilacı geliştirene kadar kaplıcamız ziyaret edilebilir” diye konuştu.

1 buçuk yıldır sürdürdükleri araştırmanın dünyada bir ilk olduğuna da dikkat çeken Çadırcı, daha önce yapılan çalışmaların kaplıca sularının fizyolojik özellikleriyle alakalı olduğunu ifade ederek, “Etken madde araştırması üzerine herhangi bir çalışma yok. Genelde fizyolojik özellikleri üzerine çalışılmış. İşte neye iyi gelebilir, sıcaklığındandır, mineral tarzındadır şeklinde çalışmalar var. Mevcut hala başka üniversitelerde de bu konuyla ilgili birimler de var. Ama etken maddenin ne olduğuna dair herhangi bir çalışma dünya çapında biz rastlamadık” şeklinde konuştu.